

Prof. Dr. Selva Demiralp, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın politika faizini 200 baz puan artırarak yüzde 19’a yükseltmesinin nedenlerini, BBC Türkçe için yazdığı ‘Merkez Bankası neden güçlü faiz artırımına gitti, sonuçları ne olacak?’ başlıklı yazısında anlattı:
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) bugünkü toplantısında beklentiler dahilinde politika faizini 200 baz puan artırarak yüzde 19’a yükseltti. Peki pandemi devam edip işsizlik yükselirken, yoksulluk artarken TCMB neden faiz artırdı?
TCMB’nin bu adımı kurdan gelen baskıları hafifletmeyi ve bu şekilde ekonomi üzerinde döviz kurunun yarattığı daraltıcı etkiyi azaltmayı amaçlıyor. O zaman döviz kuru neden yükseliyor?
ABD uzun vadeli tahvil faizlerinin artışı, gelişmekte olan ülkelere yönelik risk iştahını azaltıyor. Yabancı yatırımcılar daha yüksek getirisi olan ama aynı zamanda da daha riskli olan gelişmekte olan ülke varlıkları yerine riski daha düşük olan ve son gelişmeler paralelinde daha yüksek faiz veren ABD tahvillerini tercih ediyorlar.
İçeride artan siyasi gerginlikler halihazırdaki kırılgan makroekonomik ortamla birleşince risk primimiz artıyor. Nitekim Şubat sonundan bu zamana geçen zamanda ABD Doları’na karşı en çok değer kaybeden para birimlerinin başında TL geliyor. Evet küresel kaynaklı bir hareket tetikleyici rol oynasa da biz emsallerimizden daha olumsuz etkileniyoruz.
Fiyat istikrarı konusunda hükümetten gelen karışık sinyaller TCMB kredibilitesini yıpratıyor. En son geçtiğimiz Cuma günü açıklanan Ekonomik Reform Paketi kapsamında “fiyat istikarının bir kenara konulacağı”nın telaffuz edilmesi, merkez bankasının kararlılığı konusunda endişeleri olan piyasaları daha da tedirgin etti. Aynı paket içinde enflasyon hedeflemesine vurgu yapılsa da birbiri ile çelişen bu tür ifadeler açıklanan programa olan güveni zedeliyor. Artan tedirginlik TL talebini azaltıp kur üzerindeki baskıları artırıyor. Bu ise kurun yarattığı tahribatı engellemeye çalışan TCMB’yi daha fazla faiz artırımına gitmeye zorluyor.
Neden faiz artırımına gerek duyuldu?
Tüm dünya ülkeleri faiz indirip destek paketleri açıklarken biz daha aşılanmalarda tünelin ucunu dahi göremeden neden faiz artırmaya başladık? Ekonomimiz destek ihtiyacı duymuyor mu?
Duyuyor elbette. Ancak faiz artırımları önceki dönemlerde uygulanan politika hatalarının sonucu oluşan zaruret. Neydi bu hatalar:
2017 sonrasında büyüme odaklı politikalarla ekonomide aşırı ısınmaya izin verilmesi dış borcu tetiklerken kur ve enflasyon üzerindeki baskıları artırdı. Bu durum pandemiye çift haneli bir enflasyon rakamı ile girmemize sebep oldu. Enflasyonist ortam ise genişlemeci politikaların ufkunu sınırladı.
Pandemi döneminde yüksek enflasyona rağmen agresif faiz indirimlerinde ısrar edildi. Piyasaya sürülen likidite pandemiden en çok etkilenen kesimlere ulaşamadı. Kredi büyümesine dayalı bir modelin zorla işler halde tutulmaya çalışılması ile TCMB döviz rezervleri hızla eridi. Bu sırada bankacılık sistemi de aktif rasyosu gibi uygulamalarla riskli kredi büyümesini desteklemek durumunda bırakıldı.
Sürdürülebilir olmayan bu sistemin çöktüğü noktada görevi devralan yeni ekonomi yönetiminin 180 derecelik bir dönüş yapıp geleneksel politikalarla ekonominin yaralarını sarmak dışında bir tercihi olamazdı. İlk önce TL’deki değer kaybının durdurulması gerekiyordu ki “acı reçete” dediğimiz yüksek faiz bu noktada devreye girdi. Bu reçeteyi içmek zorunda mıydık? Eğer pandemi döneminde politikalar daha itidalli, daha güvenilir, daha dengeli, pandemiden en çok etkilenen kesimleri önceliklendiren ve ekonomik prensiplerle uyumlu politikalar olsaydı daha ılımlı bir destek daha uzun süreler sağlanabilirdi. Bu durumda hem ekonomik birimler daha az zorlanır hem de böylesine yüksek faiz artırımları gerekmezdi.
BBC TÜRKÇE